Uzman Klinik Psikolog Hatice Büşra KARA 05557493919
busra.kara@icloud.com
EKONOMİK KRİZ VE İNSANLARA ETKİLERİ
16/01/2022
Ekonomik kriz, bir
ekonominin ya da ülkenin finansal krizle birlikte bir gerileme dönemine
girmesini ifade etmektedir. Bu durumda ülkede genellikle gelir düzeyinde düşme,
likidite düzeyinde azalma, enflasyon ya da deflasyona bağlı olarak fiyatlarda
değişme, işsizlik oranlarında artma ile ticaret hacminde ve yatırımlarda düşme
yaşanmaktadır. Küreselleşmenin hızına bağlı olarak ülkeler arası entegresyondan
dolayı krizlerin etkisi çok geniş çaplı olabilmektedir. Ekonomide yaşanan
krizlerin toplumlar üzerindeki temel sosyoekonomik etkileri gelirin azalması,
işsizlik ve bunların sonucu olarak yaşam standartlarının olumsuz yönde
değişmesi, sosyal sınıflar arasındaki gelir eşitsizliğinin ve yoksulluğun
artması şeklindedir. Dünya Bankası yoksulluğu, daha çok parasal gelir
yokluğu/azlığı açısından tanımlarken Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
(UNDP) yoksulluğu, insanî gelişme için zorunlu olan fırsatlardan (yaşam boyu
sağlık, yaratıcı bir yaşam, ortalama bir yaşam standardı, özgürlük, kendine
güven, saygınlık vb) mahrum olma şeklinde tanımlayarak, kavramı daha geniş bir
biçimde ele almaktadır. Ekonomik krizlerin, her iki yönü ile de yoksulluğu daha
fazla derinleştirmesi kaçınılmazdır. Yoksulluktaki artış ise sağlık düzeyini
daha da kötüleştirmektedir. Özellikle sosyal ve
ekonomik koşullar, yoksulluk, sosyal dışlanma, işsizlik, olumsuz barınma
koşulları ve kötü beslenme, sağlığı ve yaşam kalitesini çok güçlü bir şekilde
etkilemektedir. Yoksullar daha iyi koşullara sahip bireylere kıyasla hem daha
fazla hasta olmakta hem daha erken yaşta ölmektedir. Bu durum hem gelişmiş hem
de gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul gruplarda görülmektedir. Avrupa Kıtası
ülkelerinin büyük çoğunluğu yüksek ve orta gelirli ülkelerden oluşmasına karşın
hayatta kalma, sağlıklı ve kaliteli bir yaşama sahip olma, bu ülkelerde de
bireylerin ve ailelerin sosyoekonomik konumlarına bağlıdır. Kadınlar, çocuklar
ve yaşlıların genellikle krizlerden en çok etkilenen gruplar olduğu
bilinmektedir. Bu sebeple, krizlerde bu tür savunmasız grupların gözetildiği
etkin ve esnek müdahalelerin planlanması, etkili iletişimin sağlanması, hızlı
değerlendirmelerin yapılması ve deneyimin paylaşılması gerekmektedir. Krizlerin sağlığa
etkileri farklı mekanizmalar üzerinden tanımlanabilmektedir. Bunlardan
birincisi kriz döneminde toplumun büyük kesiminin yoksullaşması ve işsizliğin
artması sonucunda sağlık düzeyinin olumsuz etkilenmesidir. Dünya Sağlık
Örgütü’nün (DSÖ) Sağlığın Sosyal Belirleyicileri Komisyonu Raporuna göre
krizler, sağlığın pek çok sosyal belirleyicisini olumsuz etkilemekte ve
dolayısıyla sağlığı çok yönlü olarak tehdit etmektedir. İkinci mekanizma ise,
kriz dönemlerinde şekillenen sağlık sisteminin toplum sağlığına olan olumsuz etkileridir. Ekonomi ve sağlık
arasında karşılıklı bir ilişki vardır, sağlıklı ekonomiler için sağlıklı
toplumlar gereklidir. Sağlıklı bireylerin daha yaratıcı oldukları, daha kolay
iş bulabildikleri, buldukları işlerde daha verimli çalıştıkları, güvensizlik ve
stres durumları ile daha iyi başa çıktıkları bilinmektedir. Sağlığı geliştirici
ve koruyucu müdahalelerin yoksulluğun azaltılmasına ve sosyal kalkınma ve
güvenliğin sağlanmasına önemli katkısı bulunmaktadır, ancak her şeyden daha
önemlisi, sağlık temel bir insan hakkıdır. Dünya Sağlık Örgütü
Sağlığın Sosyal Belirleyicileri Komisyonu tarafından ortaya konulan bilimsel
kanıtlar, sağlığın; eğitim, iş ve sosyal haklar gibi etmenlerden fazlasıyla
etkilendiğini göstermektedir. Bu sebeple krizden en çok etkilenenler, risk
yönetimi olanakları kısıtlı olan yoksullar olacaktır. Yoksulların, kriz olmayan
dönemlerde bile sağlık açısından dezavantajlı oldukları görülmektedir. Mooney,
bu duruma İngiltere’den bir örnek vererek 2005-2007 yıllarında İngiltere’nin en
zengin ve en fakir bölgelerinde oturanların beklenen yaşam süreleri arasında
yaklaşık 10 yıl fark olduğunu ve bu farkın yıllar içinde giderek arttığını belirtmektedir. Kriz dönemlerinde,
ekonomik güçlük yaşayan bireyler kısa vadede reçete edilen ilaçları alamama,
koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini erteleme, aile içi şiddet ve ruh
sağlığı sorunları ile daha fazla karşılaşma riski taşımaktadırlar. Uzun vadede
ise, tıbbi tedavilerin sürdürülememesi, hastalık prevalanslarının artmasına,
kronik hastalıkların komplikasyonlarının ortaya çıkmasına ya da bulaşıcı
hastalıklara yakalanma durumunda ilaçlara karşı direncin artmasına yol açabilmektedir.
Tüm bunlara ek olarak krizin yarattığı stres, sağlıklı yaşam davranışlarının
terk edilmesine ya da alkol, madde kullanımı gibi riskli davranışların
çoğalmasına sebep olabilmektedir. Krizin sağlığa etkileri
kapsamındaki bir diğer sorun da gelirin azalmasına bağlı olarak beslenme
alışkanlıklarının değişmesidir. Düşük gelirli bireyler ya da aileler daha ucuz
olan hazır gıda tüketimine yönelmekte, bu da obezite prevalansını
artırabilmektedir. Bebek ve çocuklar ise malnutrisyonun yol açtığı
büyüme-gelişme (fiziksel ve zihinsel) bozuklukları ile karşılaşmaktadır.
Sağlıklı gıda yoksunluğu ve malnutrisyon, bireyleri hastalıklara daha yatkın
kılacağından, ekonominin olumsuz etkilendiği bir kısırdöngü yaşanması
muhtemeldir. Kriz, ulusal sağlık
sistemlerini, tıpkı makasın iki ucu gibi, artan harcamalar ve azalan kaynaklar
arasında bırakmaktadır. Sağlık harcamalarının artması, krizin neredeyse
önlenemez bir yan etkisi olarak, ülke paralarının değer kaybetmesine bağlıdır.
Bu durum ilaçların, şırınga ve otoklav gibi diğer tıbbî bakım malzemelerinin,
ithal edilen tüm sağlık malzemelerinin ve teknolojilerinin fiyatlarının
artmasına sebep olmakta bu da sağlık sistemlerini zorlamaktadır. Kriz
dönemlerinde sağlık için ayrılan kaynakların azalması bir diğer sorundur.
Gelirin düşmesi, özel sağlık harcamalarını da azaltmaktadır. Dünya Bankası, küresel
ekonomik krizin özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki kadın ve çocukları
derinden etkileyeceğini; bunun da bebek ölümlerinin artması, kız çocuklarının
okuldan alınması, çalışan kadınların işten çıkarılması ya da kazançlarının
düşmesi şeklinde ortaya çıkabileceğini belirtmektedir. Savunmasız gruplara daha
fazla maddî destek sağlanması gerektiğini vurgulayan Dünya Bankası, yaşanan
krizin yılda en az 400.000 çocuğun daha ölümüne yol açabileceğini
vurgulamaktadır. Banka, kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi ve toplumsal
cinsiyet eşitliği için çalışılmaya devam edilmesinin, krizin etkilerini
azaltacağını vurgulamaktadır. İşsizliğin intiharla
ilişkisi ise yüz yılı aşkın bir süredir bilinmektedir. İşsizliğin sosyal
izolasyonu artırdığını, sosyal izolasyonun da intihar riskinde artışa sebep
olduğu belirtilmektedir. Ulusal ve uluslararası
literatürdeki çalışmaların tümü, ekonomik krizlerin sağlığı çok yönlü olarak
tehdit ettiğine işaret etmektedir. Ekonomik krizlere karşı ulusal düzeyde
çeşitli önlemler alınmaya çalışılmaktadır. Ne var ki bu çabalar, özellikle
gelişmekte olan ülkeler düzeyinde, toplumları ve savunmasız grupları yalnızca
ekonomik açıdan değil, sosyal açıdan ve sağlık açısından da krizin etkilerinden
korumak için yeterli gözükmemektedir. Sağlığın korunması yolunda, sağlığın
belirleyici sosyoekonomik faktörleri olan yeterli eğitim, altyapı, gelir
güvencesi, adil gelir dağılımı, sosyal adaletin sağlanması, ayrıca barınma,
beslenme, iş güvencesi ve güvenli çalışma ortamı gibi etkenlerin de
iyileştirilmesi ve sürdürülmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, kamunun sunduğu
sağlık güvencesinin sağlanması, ulaşılabilir temel sağlık hizmetlerinden ödün
verilmemesi ve sağlık alanındaki eşitsizliklerin azaltılması için hem
uluslararası hem de ulusal düzeyde tüm sektörlerin katılımına, daha fazla
araştırmaya ve daha fazla çabaya ama özellikle geçmiş deneyimleri göz önüne
almaya gereksinim vardır. KAYNAKÇA Dr.Chan: Geçmişteki Hatalardan Ders
Alalım. Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi. http://www. toplumsagligi.org/NewsPopUp.aspx?Id=1272&hl=kriz
Erişim tarihi: 19.05.2009. European Union. Open Letter on Economic
Crises and Health, EU Health Policy Forum. Brussels: EU; 2009. p.2 Mooney H. Life expectancy in England
between the rich and poor widens for both men and women. BMJ 2009;339:b2775
doi:10.1136/bmj.b2775 (Published 9 July 2009) Ulaş H, Kaya B. Ekonomik krizin ruh
sağlığına etkileri ve çözüm önerileri. TPD Bülteni 2009; 12(1):59-62. World Health Organization. Health in times
of global economic crisis: implications for the WHO European Region. Discussion
Paper. Copenhagen: World Health Organization, Regional Office for Europe; 2009.
p.1-2. World Health Organization. The financial
crisis and global health, Report of a high-level consultation, Geneva: WHO;
January, 2009. p.1-6. Uzman Klinik Psikolog
Hatice Büşra KARA busra.kara@icloud.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DEPRESİF GENÇLER VE DEPRESİF EBEVEYNLER - 01/02/2024 |
Depresif gençler ve depresif ebeveynler, günümüzde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Depresyon, hem gençlerin hem de ebeveynlerin yaşam kalitesini, sağlığını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur. |
MADDE BAĞIMLILIĞI - 27/09/2022 |
Madde bağımlılığının sebebi denildiğinde, bir tek nedenden bahsetmek mümkün değildir. Birden fazla sebep bir arada olabilmektedir. |
GASLIGHTING (PSİKOLOJİK MANİPÜLASYON) NEDİR? - 24/05/2022 |
Gaslighting, bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemidir. Bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir çeşit kötü yönlendirmedir. |
OKUL ÖNCESİ DÖNEMİ ÇOCUKLARA CİNSEL EĞİTİM - 25/04/2022 |
Çocukların kendi fiziksel özellikleri hakkında bilgi vermek, karşı cinsten hangi açılardan farklı olduğunu aktarmak, iyi ve kötü dokunuşları ayırt edebilmesini öğretmek gerekir. |
HAYIR DİYEMEMEK NASIL İLETİŞİM VE İLİŞKİ SORUNLARI YARATIR? - 25/03/2022 |
Bir insan karşısındaki kişiye hayır diyemiyorsa öncelikle neden hayır diyemediğini bulması gerekmektedir. Bu durumda ya bir beklenti vardır ya da o kişiyle ilgili korkup kaygılanılan bir şey vardır. |
ÇOCUKLARDA ÖFKE PROBLEMİ - 06/03/2022 |
Her istediği yapılan ya da her şeye çok kolay ulaşabilen bir çocuk psikolojik olarak elde etmesi gereken bazı becerileri çok da elde edemeden büyümüş olmaktadırlar.Bunun getirdiği problemleri de yaşamının sonraki evrelerinde göstermeye başlamaktadır. |
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) - 18/10/2021 |
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Çocuklukta yaygın bir şekilde görülen önemli oranda bilişsel, ailevi, sosyal ve davranışsal zayıflığa ilişkin kalıtsal bir bozukluktur. |
ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ - 05/10/2021 |
Özgül öğrenme güçlüğü, bireyin zekasının normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen akranlarına göre okuma, yazma ve matematik gibi akademik alanlarında yaşadığı zorluklar olarak tanımlanmaktadır. |
EGO KİMLİK SÜRECİ - 12/07/2021 |
Kimlik; bireyin kendini yaşayışı yani birey olarak benzersiz ve kendine özgü bir tarz içinde var olması ve bu tarzın süreklilik göstermesidir. Kendiliğinden ve doğal olarak oluşan temel belirli yaşantılarımızın birleşimi kimlik duygusunu oluşturmakta |
Devamı |