Uzman Klinik Psikolog Hatice Büşra KARA 05557493919
busra.kara@icloud.com
ÇOCUKLARDA ÖFKE PROBLEMİ
06/03/2022
Toplumumuz eskiden olduğu
kadar sosyal değildir. Sosyal açıdan daha izole yaşamaktadırlar. Çocukları büyütürken
anne babaların amacı çocuğa her istediğini vermek her şeyi elde etmek değildir.
Her istediği yapılan ya da her şeye çok kolay ulaşabilen bir çocuk psikolojik
olarak elde etmesi gereken bazı becerileri çok da elde edemeden büyümüş olmaktadırlar.
Bunun getirdiği problemleri de yaşamının sonraki evrelerinde göstermeye
başlamaktadırlar. Öfke normal bir duygudur.
Çocuk mutlu olur, şaşırır, sevinir, korkar ve öfkelenebilir. Aynı biz yetişkinlerde
de olduğu gibi duygular sergilerler. Bu duygular içgüdüsel duygulardır. Doğduğu
anda itibaren çocuk büyümeye devam ettikçe öfke duygusunu dönemsel olarak
yaşamaktadır. Çocukların vurma davranışlarını yaptığını görürüz. Öfkelendiğinde
ya da istediği bir şey olmadığında çocuk öfkelenebilir. Çocuğa bunun yanlış bir
davranış olduğunu, doğru bir sorun çözme davranışı olmadığını öğretmek gerekmektedir.
Bunu öğretmek için öncelikle anne ve baba kendi sorun çözme becerilerini
kontrol etmelidir. Anne ve baba, kendisi sinirlendiğinde çocuğun önünde bu tarz
davranışlarda bulunmamalıdır. Ebeveynler çocuklarına doğru bir rol model olmalıdır.
Öfkesini doğal yollarla ifade edip, onun geçmesini beklemeyi öğrenmesi
gerekmektedir. Günümüz koşullarında
çocuklar bunu nasıl yapacaklarını öğrenememektedirler. Bunun birçok sebebi
olabilmektedir. Sebeplerden bir tanesi anne ve babaların, iyi anne ve baba
olabilmek için çocuğun her istediğini yapmak zorundayız gibi bir düşünce tarzları
olabilmesidir. Çocuğa sınır koymayı çocuğu sevmemekle eş tutan ve bilerek
yapılmayan bir anlayış olabilmektedir. Çocuk belli bir yaşa geldikten sonra
yavaş yavaş ona hayatın belli bir sınırları olduğunu söylemek gerekmektedir. Sınırları
koymak yeterli değildir, bu sınırların arkasında da durmak gerekmektedir. Her istediği
yapılan ve sınır koyulmalar çocuklar bir engellenmeyle karşılaşmadıkları için yaşamının
her döneminde herhangi bir engellenme yaşadığı zaman o duyguyu tolere edememeye
başlamaktadır. Bundan dolayı çocuk hiç uygun olmayan davranışlar geliştirebilmektedir.
Bu davranışlar kendisine ve çevresine zarar verme gibi davranışlardır. Bu durum
olmaması gereken bir durumdur ve olduğunda da mutlaka profesyonel yardım
alınması gerekmektedir. Öfke ve saldırganlık
eğilimini oluşturan bazı sebepler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi çocuğu
sevme şeklidir. Çocukları severken nasıl sevildiği çok önemlidir. Çocuğu ısırarak
mı, yanağını sıkarak mı, hırpalayarak tokat atarak mı seviyorsunuz? Bu şekilde yapan
kişiler bunu dövmek için değil sevmek için yapıyor olabilir fakat çocuk bu
davranışlardan yanlış kodlamalar almaktadır. Bunlar; sevmek=ısırmak, hırpalamak,
sıkmak. Bir zaman sonra toplum tarafından veya çocuk sosyal hayatına çıktığında
etiketlemelere maruz kalmaktadır. “Bu çocuk saldırgan, bu çocuk öfkeli” gibi. Kişilerin
sevme şekillerini düzeltmeleri, çocuğa sevgilerini dokunarak, temas ederken ki
elinin ayarını biraz tutturabilirse; çocuk bu saldırganlık eğilimine yönelmemektedir.
Çocuklarda saldırganlığı
oluşturan bir diğer husus ise şiddet eğilimidir. Bu çocuğa doğrudan bir şekilde
uygulanması ya da anne ve baba arasındaki şiddetin yaşanması anlamına
gelmemektedir. Çocuğun sokakta veya trafik esnasında görmüş olduğu kavgadan
dolaylı yoldan etkilenip; bunu yorumlayamamasıyla da bu öfke problemi haline
gelebilmektedir. Çocuklarda öfkeyi barındıran
bir diğer sebep ise 3T problemidir. Tablet, telefon ve televizyona çok fazla
maruz kalan çocukların içerisinde bir öfke barınmaktadır. Belli bir zaman sonra
da çocuklarda aşırı saldırganlık eğilimi görülebilmektedir. Çocuklar oynanan oyunlar
veya çocuk serbest bırakıldığında oynamış oldukları oyunlar öfke problemi için çok
önemli bir faktördür. Çocuklar oyunlarla birlikte hayatında yaşamış olduğu
durumları ve anıları akıtmakta ve bunu hayatlarında sağlıklı hale getirmektedirler.
Eğer çocuk sürekli savaş oyunu oynuyorsa, silahlı oyunlar oynuyorsa ve içinde
sürekli bir savaşma ve dövüşme isteği varsa müdahale etmek gerekmektedir. Çocuğun
duygusunun kaynağı bulunmaya çalışılmalıdır. “Bu çocuk neden öfkeleniyor?”, “Ne
olmuş olabilir?”, “Ne zaman öfkeleniyor?”, “Ne olduğunda öfkeleniyor?”, “Yanına
kimler geldiğinde öfkeleniyor?”. Bu kaynağı bulmak gerekmekte ve bulunduğunda
da çözüme yaklaşılmış olunacaktır. Çocuğun duygusunun kaynağını bulmak demek
çocuğu anlamaya başlamak demektir. Çocuğun saldırgan
davranışlar sergilemesinin bir diğer sebebi de dikkat çekmek olabilmektedir. Bu
yüzden çocuklara olabildiğince ilgi ve şefkat göstermek gerekmektedir. Çocuk
dikkat çekmek için çaba göstermek zorunda kalmasın, siz ebeveyni olarak zaten
onun odağında olun. Bunun içinde yapılması gereken tensel temasa dikkat etmektir.
Çocuklara bol bol sarılmak, mutluluk hormonunu aktif hala getirmektedir. Aynı zamanda
çocukla birlikte tensel teması geliştirmek için oyun oynarken onun elinden tutmak
veya bu teması geliştirecek oyunlar oynamak çok önemlidir. Bu sayede çocuk
ebeveynine karşı beklentisini karşılamış olup sizi kendisinde hissetmeye
başlamaktadır. Çocuk, öfke yaşasa bile kaynağındaki sıkıntıyı bulabilecek anne
veya babasını görüp ona göre güvenle dolu bir hayatta yaşamış olacaktır. Çocuk öfkelendiği zaman
ebeveynler birlikte oturup nefes egzersizi yapmalıdır. Bunu yaptıktan bir zaman
sonra sakinleşeceğinizi hissedeceksiniz. Elinize bir kâğıt, kalem,
boyama kalemleri alın ve çocuğa öfkesini o kâğıda dökmesini isteyin. “Öfken bir
adam olsaydı nasıl bir halde olurdu?”, “Senin öfkeni çizecek olsak ortaya neler
çıkardı?”. Çocukla birlikte çizin. Bunu yaptıktan sonra “Bu öfkeden kurtulma
vakti geldi artık” diyerek onu karalayın, yırtın ve çöpe atın. Öfkeden de kurtulduğunuzu
çocuğa söyleyin. Bu tarz çözümlerin
hepsini uyguladıysanız ve hala aşamadıysanız uzman desteği almanızı öneririm. Uzman
Klinik Psikolog Hatice Büşra KARA busra.kara@icloud.com |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DEPRESİF GENÇLER VE DEPRESİF EBEVEYNLER - 01/02/2024 |
Depresif gençler ve depresif ebeveynler, günümüzde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Depresyon, hem gençlerin hem de ebeveynlerin yaşam kalitesini, sağlığını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilen ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur. |
MADDE BAĞIMLILIĞI - 27/09/2022 |
Madde bağımlılığının sebebi denildiğinde, bir tek nedenden bahsetmek mümkün değildir. Birden fazla sebep bir arada olabilmektedir. |
GASLIGHTING (PSİKOLOJİK MANİPÜLASYON) NEDİR? - 24/05/2022 |
Gaslighting, bir psikolojik manipülasyon ve taciz yöntemidir. Bireyi kendi hafıza, algı ve akıl sağlığını sorgulayıp irdelemeye iten bir çeşit kötü yönlendirmedir. |
OKUL ÖNCESİ DÖNEMİ ÇOCUKLARA CİNSEL EĞİTİM - 25/04/2022 |
Çocukların kendi fiziksel özellikleri hakkında bilgi vermek, karşı cinsten hangi açılardan farklı olduğunu aktarmak, iyi ve kötü dokunuşları ayırt edebilmesini öğretmek gerekir. |
HAYIR DİYEMEMEK NASIL İLETİŞİM VE İLİŞKİ SORUNLARI YARATIR? - 25/03/2022 |
Bir insan karşısındaki kişiye hayır diyemiyorsa öncelikle neden hayır diyemediğini bulması gerekmektedir. Bu durumda ya bir beklenti vardır ya da o kişiyle ilgili korkup kaygılanılan bir şey vardır. |
EKONOMİK KRİZ VE İNSANLARA ETKİLERİ - 16/01/2022 |
Ekonomide yaşanan krizlerin toplumlar üzerindeki temel sosyoekonomik etkileri gelirin azalması, işsizlik ve bunların sonucu olarak yaşam standartlarının olumsuz yönde değişmesi,sosyal sınıflar arasındaki gelir eşitsizliğinin ve yoksulluğun artmasıdır |
DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) - 18/10/2021 |
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Çocuklukta yaygın bir şekilde görülen önemli oranda bilişsel, ailevi, sosyal ve davranışsal zayıflığa ilişkin kalıtsal bir bozukluktur. |
ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ - 05/10/2021 |
Özgül öğrenme güçlüğü, bireyin zekasının normal ya da normalin üstünde olmasına rağmen akranlarına göre okuma, yazma ve matematik gibi akademik alanlarında yaşadığı zorluklar olarak tanımlanmaktadır. |
EGO KİMLİK SÜRECİ - 12/07/2021 |
Kimlik; bireyin kendini yaşayışı yani birey olarak benzersiz ve kendine özgü bir tarz içinde var olması ve bu tarzın süreklilik göstermesidir. Kendiliğinden ve doğal olarak oluşan temel belirli yaşantılarımızın birleşimi kimlik duygusunu oluşturmakta |
Devamı |